Türkiye’nin uluslararası sanat müziğinin geleceğine genç bestecilerin üretimleri aracılığıyla ışık tutan Sesin Yolculuğu, yeni ses evrenlerine açılmaya hazır kulakları 10. festivaline bekliyor. Önceki yıllarda gerçekleşen 30 konserde 400’ün üzerinde yapıtı dinleyiciyle buluşturan Sesin Yolculuğu, genç bestecilerin özgürce nefes alıp verdiği, farklı bakış açılarını çekincesizce sergiledikleri, gerçek anlamda “çoksesli” bir platform oldu bugüne dek. Bunun yaşadığımız coğrafya ve tarih kesiti açısından önemini ayrıca vurgulamaya gerek yok.
Sesin Yolculuğu’nun 2004 yılında üç akademik kurumun bir araya gelmesiyle başlayan yolculuğunun zaman içinde Türkiye’nin farklı illerinden on beş okulu buluşturan bir genişliğe erişeceğini kim tahmin edebilirdi? Konserlerin sürekliliği ve festivalin hiç eksilmeyen, eksilmek şöyle dursun her yıl artan enerjisi, Sesin Yolculuğu’na omuz verenlerin açığa çıkardığı sinerjinin doğal bir sonucu.
Bu konserlerde dinleyeceğiniz her yapıt, dingin bir göle atılan küçük çakıl taşlarıdır. Taşın suya değdiği an oluşan dalgacıklar halka halka genişleyip suyun üzerinde kendi izlerini bırakmakta. Gölün farklı köşelerinden, farklı anlarda, faklı açılarla atılan taşların oluşturduğu dalgacıkların bazıları birbirine dokunuyor, birbirini keserek yeni bir bütün oluşturuyor, bazıları kendi başına ilerleyip sönüyor, bağımsız yaşantılarıyla mutlu. Bu çakıl taşlarına, bu titreşimlere ihtiyacımız var. O dingin göl düşlerimizdir, umutlarımızdır, özlemlerimizdir, yaşantılarımızdır, Türkiye’dir, Türkiye’nin bugünüdür, yarınıdır.
Özkan Manav